Boşanma Davası ve Boşanma Sebepleri

Boşanma ve Boşanma Davası Nedir?

Boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin eşlerin kanundaki sebepleri dayanak göstererek mahkemede bunları ispat etmek suretiyle hakimin vereceği hükümle sonlandırılmasına verilen isimdir.

Boşanma davası, kanundaki boşanma sebeplerinden biri gerekçe gösterilerek açılan davadır. Evliliğini yasal olarak sonlandırmak isteyen kişi boşanma davası açmalıdır. Boşanma davası sonucunda verilecek karar ile birçok yeni hukuki sonuç ortaya çıkmaktadır, bu sonuçların en başı ise eşlerin medeni halinin değişmesidir. Boşanma davasında eşlerin birbirine karşı boşanmada kusur sayılabilecek davranışları hakim tarafından incelendikten sonra velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat gibi hususlarda ayrıca karar verilmektedir.

Anlaşmalı Boşanma ve Çekişmeli Boşanma Davası Ne Demektir?

Boşanma davaları hukukumuzda anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası olmak üzere iki şekilde açılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında eşler boşanmanın tüm sonuçları hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirmektedir.

Çekişmeli boşanma davasında ise velayet, maddi-manevi tazminat, nafaka, mal paylaşımı, boşanma sebebi gibi konularda tarafların anlaşamaması halinde tek taraflı olarak dava açılmasıdır. Anlaşmalı boşanmada taraflar boşanma konusunda anlaşırken çekişmeli boşanmada tek taraflı olarak boşanma talepli bir başvuru vardır.

Boşanma Sebepleri

Evlilikler her zaman başındaki heyecan ve güzellik ile devam etmeyebilir. Evlilik sonrasında eşlerin değişmesi, güvensizlik, saygı eksikliği, eşler arasındaki uyumsuzluklar, duygu ve düşünce farklılıkları gibi durumlar nedeniyle eşler boşanma kararı alabilirler.

Boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda altı sebep olarak 161-166 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Boşanma sebepleri özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak sınıflandırılır. Çekişmeli boşanma davaları özel ve genel boşanma sebeplerine dayalı olarak açılabilmektedir.

Özel Boşanma Sebepleri

  • Zina
  • Hayata Kast, Pek Kötü Muamele Ya da Onur Kırıcı Davranış
  • Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
  • Terk
  • Akıl Hastalığı

Genel Boşanma Sebepleri

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik)
  • Tarafların anlaşması (Anlaşmalı Boşanma)
  • Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

Özel Boşanma Sebepleri

1- Zina

Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesi’ne göre eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilir. Toplum arasında daha yaygın biçimde aldatma olarak bilinen zina; eşlerden birinin evlilik birliği içerisinde karşı cinsten bir kişi ile cinsel ilişki yaşaması anlamına gelmektedir. Zina, eşlerin birbirine karşı olan sadakat yükümlüğüne aykırı davranmasıdır.

Kanun zina sebebine dayanarak çekişmeli boşanma davası açmada zinayı öğrenmeden itibaren altı ay ve her halde zinanın yapılmasından itibaren beş yıllık dava açma süresi öngörmüştür. Bu süre hak düşürücü süre olduğundan dolayı süresi geçtikten sonra zina sebebine dayanılarak çekişmeli boşanma davası açılamayacaktır. Ancak sadakat yükümlülüğünün ihlali anlamına gelen bu aldatma nedeniyle genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle çekişmeli boşanma davası açabilecektir.

Yine zinadan sonra diğer eş aldatan eşi affederse dava hakkını kaybetmektedir. Diğer eşin affı açıkça olabileceği gibi örtülü de olabilir. Örtülü af genelde diğer eşin bilip de bu duruma ses etmemesi, görmezden gelmesi, hareketlerinden affettiği sonucu çıkarılması gibi durumlarda ortaya çıkar.

Zina sebebine dayalı olarak açılan boşanma davalarında en dikkat edilmesi gereken durum zinanın ispatı hususunda ortaya çıkar. Aldatan eşin fiilinin zina sayılabilmesi için yukarıda açıklandığı üzere başka bir kişiyle cinsel ilişkide bulunması aranmaktadır. Bu nedenle yalnızca flört edilmesi ya da cinsel ilişki olmaksınız yakın temasta bulunulması zina olarak kabul edilmez. Ancak bu davranışlar zinanın yapıldığına dair hakimde bir kanaat oluşturabilir. Sosyal medyadan elde edilen sesli ve görüntülü materyaller; aldatmaya dair fotoğraflar, videolar, ses kayıtları, yazışmalar aldatmaya dair delil oluşturmaktadır.

Zina sebebi ile açılan boşanma davası sonucunda zina fiili mahkeme kararı ile sabit olursa diğer eş zina yapan eşten manevi tazminat da talep edebilmektedir.

2- Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Davranış

TMK 162. maddesinde üç ayrı boşanma sebebi sayılmıştır. Hayata kasttan bir eşin diğer eşi öldürme niyetini ciddi olarak ortaya koyan fiililerinin varlığını anlamak gerekmektedir. Hayata kast yalnızca öldürmeye teşebbüs olarak değil diğer eşi intihara teşvik etmek ya da intihar etmesine yardım etmek şeklinde de olabilir. Pek kötü muameleden bir eşin diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü davranışı anlamak gerekir. Örnek olarak eşin diğer eşe şiddet uygulaması, aç bırakması, evden çıkmasına izin vermemesi, eve kapatması, işkence etmesi, ters ilişkiye zorlaması sayılabilir. Onur kırıcı davranış ise ağırlık seviyesine göre boşanma sebebi olabilir. Onur kırıcı davranış olarak bir eşin diğer eşin onurunu küçük düşürmek amacıyla hakaret etmesi, çok ağır derece aşağılaması sayılabilir.

Yine kanun bu sebeplerden birine dayanılarak açılacak olan çekişmeli boşanma davasında öğrenmeden itibaren altı ay ve her halde bu sebebin doğumundan itibaren beş yıl geçmekle dava hakkının düşeceğini düzenlemiştir. Yine zinada olduğu gibi affeden tarafın dava açma hakkı düşmektedir.

3- Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

TMK 163. maddesinde yer alan olan iki ayrı boşanma sebebi suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmedir. Bu maddeye göre küçük düşürücü suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için herhangini bir suç olmaması gerekir. Önemli olan bu suçun küçük düşürücü olup olmadığı toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilir. Toplum nezdinde yüz kızartıcı olarak kabul edilen küçük düşürücü suçlara hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet gibi suçlar örnek verilebilir. Haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı olarak açılacak olan boşanma davasında ise bir eşin devamlı namus, onur, şeref ve haysiyete uymayan şekilde hayatını sürdürmesidir. Haysiyetsiz hayat sürmeye alkol bağımlılığı, kumar bağımlılığı, hayat kadını olarak çalışma, uyuşturucu veya insan ticareti yapma örnek verilebilir.

Her iki sebebe dayalı olarak açılacak davalarda yalnızca bu eylemler olması yeterli değildir. Bu davranışların diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi gerekmektedir. Evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediğini hakim takdir eder.

Bu sebebe dayalı olarak dava açmak herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır. Her iki halde de dava her zaman açılabilmektedir.

4- Terk

Eşlerden biri ortak hayata son vermek amacıyla evden ayrılması ve bunun sonucunda da diğer eşten ayrılmasını halinde bu sebebe dayalı olarak boşanma davası açılabilir. Ancak kanun maddesinde öngörülen şartlara da uymak gerekmektedir.

Terk Nedeniyle Boşanma Davası Açılabilmesi İçin;

  • Eşlerden biri ortak hayata haklı bir sebebi olmadan son vermeli, evlilik birliğinden doğan sorumluluklarını yerine getirmemek için evi terk etmelidir.

Örneğin eşin, iş için bir yere gitmesi, askere gitmesi, hastanede uzun süre tedavi görmesi haklı bir sebeptir ve terk olarak kabul edilmez.

Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlama ya da haklı bir sebep olmadan eşin eve dönmesini engelleyen eş ortak hayata son vermiş yani terk etmiş sayılmaktadır. Örneğin kendisine uygulanan şiddet nedeniyle eş evi terk etmişse şiddet uygulayan eş terk etmiş sayılmaktadır.

  • Eşin evi terk etmesi üzerinden en az 6 ay geçmiş ve eş hala ortak hayata geri dönmemiş olmalıdır.
  • Diğer eş, terk eden eşe boşanma davasından önce noter ya da hakim aracılığıyla ihtar göndermesi gereklidir.

İhtarda davet edilen evin adresi, diğer eş evde olmayacak ise evin anahtarının nerede olduğu belirtilmedir.

Davet edilen eşe ortak hayata dönmesi için gerekli olan yol gideri ve evin anahtarı da ihtarname ile gönderilmelidir.

İhtarda iki ay içinde ortak hayata dönmesi belirtilmeli ve davet edilen eşin buna uymaması durumunda bunun sonuçlarının da açıkça yazılması gerekmektedir.

Gönderilen ihtardan sonra davet edilen eş ortak hayata dönerse diğer eş artık ihtarnamede yazan sebepler nedeniyle boşanma davası açamaz.

  • Diğer eşin gönderdiği ihtarın tebliğinden itibaren iki ay geçmesi ve bu iki aylık süre içerisinde terk eden eşin ortak hayata geri dönmemesi gereklidir.

Terk sebebine dayalı olarak açılacak dava herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır. Bu sebeple açılacak olan yukarıda sayılan şartlara uymak koşuluyla her zaman açılabilmektedir.

5- Akıl Hastalığı

Kanunda düzenlenen haliyle bu sebebe dayalı olarak dava açılabilmesi için; Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın iyileşmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Bu maddeye göre dava açılabilmesi için gerekli olan şartlar;

  • Akıl hastalığının evlilik sırasında bulunması
  • Akıl hastalığının sürekli olduğu resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmiş olması
  • Diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi

Bu sebebe dayalı olarak davanın açılabilmesi herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Akıl hastalığı devam ettiği sürece dava her zaman açılabilir.

Genel Boşanma Sebepleri

1-) Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik)

Genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması daha yaygın tabiri ile şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılacak olan çekişmeli boşanma davalarında yukarıda açıklanan sebepler gibi belli bir olguya dayanmamaktadır. Genel boşanma sebebinde genelde birden çok olay ve olgu söz konusudur. Bu olay ve olgular evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikteyse ve bu sarsılma sonucu diğer eşin evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemeyecekse bu durumda artık boşanmanın genel sebebi söz konusu olur. Boşanma davasında ileri sürülen sebebin boşanmak için yeterli olup olmadığını hakim takdir etmektedir.

Evlilik birliğinin temelini sarsılmasına sebep olan olaylar eşler arasındaki fikir uyuşmazlığı, güven sarsıcı hareketler, hakaret, aşağılama, eşini ve evin sorumluluklarını ihmal etmek, iletişim problemleri gibi olgular örnek verilebilir. Ancak evlilik birliğini sarsacak davranışlar her olaya göre değişiklik göstereceğinden tek tek kanun maddesinde sayılmamıştır. Evlilik birliğini sarsıcı hareketler bakımından bazı davranışlar da Yargıtayca kabul edilmiştir. Bu davranışlara örnek vermek gerekirse;

  • Eşin giyim tarzına, gideceği yerlere, görüşeceği kişilere müdahale etmek,
  • Aşırı derecede kıskançlık,
  • Özel günlerin unutulması,
  • Eşin sosyal ortamlarda yalnız bırakılması,
  • Eşine “hişt,hey ya da ıslıkla” seslenmek,
  • Eşinin maaşına el koymak,
  • Eşine küçük düşürücü sözler söylemek,
  • Eşini aileyle birlikte yaşamaya zorlamak,
  • Eşinin kilosuyla alay etmek,
  • Eşinden habersiz kredi çekmek,
  • Eşin borçlarından dolayı eve icra takibi, haciz gelmesi,
  • Doğumda eşinin yanında olmamak,
  • Eşin zamanının çoğunu sosyal medyada geçirmesi,
  • Eşin eve yeterince vakit ayırmaması, zamanının çoğunu iş yerinde geçirmesi,
  • Eşin sürekli olarak cinsel ilişkiden kaçınması,
  • Olağandışı cinsel talepler,
  • Eşine evlendiğine pişman olduğunu söylemek,
  • Eşin kişisel temizliğine dikkat etmemesi şeklinde yargı kararlarınca boşanma sebebi sayılmış olan birçok davranış örnek olarak gösterilebilir.

2-) Tarafların Anlaşması (Anlaşmalı Boşanma)

Anlaşmalı boşanma davası ile taraflar boşanmanın tüm sonuçları üzerinde anlaşmış ve evlilik birliğini sonlandırmak istemektedir. Anlaşmalı boşanma davası hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için “Anlaşmalı Boşanma Davası” başlıklı  yazımızı inceleyebilirsiniz.

3-) Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

Bu nedenle boşanma davası açılabilmesi için yalnızca ortak hayatın kurulamaması yeterli görülmemiştir. Bu nedenle boşanma kararı verilebilmesi için Kanun koyucu ayrıca başka şartlar da getirmiştir.

-Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi,

-Verilen ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi,

-Ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Boşanma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Boşanma davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Boşanma davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya eşlerin birlikte son altı ay içerisinde ikamet ettikleri mahkemedir. Boşanma davası açacak eşler bu yerlerden birindeki mahkemede davasını açabilir.

Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise boşanma davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır.

Boşanma Davası Sırasında Alınabilecek Önlemler

Türk Medeni Kanunu’na göre; Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri tarafların anlaşamaması durumunda re’sen alır. Boşanma davaları genellikle uzun sürelerde sonuçlandığından hakim gerekli gördüğü önlemleri tarafların talebi olmasa bile alabilecektir. Ancak tarafların ve çocukların menfaatlerine zarar gelmeyecek şekilde davanın başında titizlikle araştırmalı ve buna göre gerekli olan önlemler belirlenmelidir. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma davasında alınacak önlemler açıkça yazılmamış genel şekilde ifade edilmiştir. Hakim dava devam ederken davanın içeriğine uygun gördüğü her türlü geçici önlemi alabilir.

Hakim boşanma davasında geçici önlemlere hükmederken eşlerin kusur durumunu dikkate almaktadır. Çünkü boşanma davası devam ederken eşlerin kesinleşmiş bir kusuru yoktur. Tarafların kusura yönelik beyanları iddia niteliğindedir. Bu nedenle bu önemlere hükmedilirken eşlerin ve varsa çocukların ihtiyaçlarına ve onların menfaatlerini korumaya yönelik olarak karar verilir.

Boşanma davasına bakan hakim tarafından alınan bu önlemler geçici niteliktedir. Bu önlemler boşanma kararı kesinleşinceye kadar devam ederler. Ancak hakim gerekli görürse alınan önlemlerde istediği zaman değişiklik yapabilmektedir. Boşanma davasında verilen tedbir kararlarına karşı tek başına istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamaz. Geçici tedbir kararları yalnızca boşanma davasında verilen kararla birlikte istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.

Eşlerle İlgili Alınan Geçici Önlemler

Eşlerin Barınması ve Geçimine Yönelik Alınacak Önlemler

Ortak Konutun Tahsisi

Boşanma davası ile birlikte eşlerin artık aynı konutta yaşaması beklenilemez ve ayrı yaşama hakkı doğar. Dava devam ederken mevcut ortak konutta kimin yaşayacağı bakımından eşler anlaşamadığı takdirde hakim karar verecektir. Bir başka ifadeyle hakim ortak konutun kime tesis edileceğini resen belirler. Hakim bu kararı verirken evin hangi eşin mülkiyetinde olduğuna ya da kira sözleşmesinin kimin adının yazılı olduğuna bakmaz, eşlerin ve varsa müşterek çocukların durumu değerlendirilerek ortak konutun hangi eşe tahsisinde daha yararlı ve gerekli olacağına bakmaktadır. Burada davayı hangi eşin açtığına, eşlerin kusur durumuna bakılmamaktadır. Burada asıl amaç barınma ihtiyacı olan eşin ihtiyacının giderilmesini sağlamaktır. Yine ortak konut gibi eşyaların tahsisini hakimden talep etmek mümkündür. Örneğin terzi olan bir eşin işlerini devam ettirebilmesi için dikiş makinesini kendisine tahsis edilmesini istemesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Taşınmazın aile konutu olarak özgülendiği durumlarda eş aile konutu şerhi verilmesini de hakimden talep edebilir. Ancak taşınmaz hakkında aile konutu olarak tapu kütüğüne aile konutu şerhi  işlendiğinde hakim tarafından verilen bu önlem “geçici” yani dava süresiyle sınırlı bir önlem olmayacaktır. Taşınmaz aile konutu olarak niteliğini koruduğu sürece aile konutu şerhi de kalkmayacaktır.

Tedbir Nafakası

Her ne kadar boşanma davası açılmasıyla genelde eşler ayrı olarak yaşamaya başlasa da evlilik birliği sürmektedir. Bu nedenle eşlerin evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülükleri ve birbirlerine olan bakım yükümlülükleri de devam etmektedir. Bu nedenle hakim eşlerden birinin geçimini devam ettirmede güçlük çektiği durumlarda diğer eşin geçimine ne kadar katkıda bulunacağına da karar verir. Diğer eşin, güçlük çeken eşe dava devam ettiği süre boyunca katıldığı bu yardıma Tedbir Nafakası denmektedir. Boşanma davası açıldıktan sonra hakim gerekli sosyal ve mali durum incelemesini yaparak eşlerin evlilik süresi boyunca sahip olduğu yaşam standartının korunmasını sağlamak amacıyla tedbir nafakası şartlarının oluşup oluşmadığını belirler.

Tedbir nafakasının şartları kanunda ayrı olarak sayılmamıştır. Bu nedenle mahkeme kararları ve genel anlamda diğer nafaka türlerine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması sonucu şartları belirlenmektedir. Bu şartlar genel olarak;

  • Açılmış bir boşanma davasının mevcut olması,
  • Tedbir nafakası hükmedilmesinin eş için gerekli olması,
  • Nafaka yükümlüsü olacak eşin nafaka verebilecek ekonomik gücünün bulunması sayılabilir.

Ortak konutun özgülenmesinde olduğu gibi burada da eşlerin kusur durumlarına bakılmaktadır. Tedbir nafakasında asıl amaç boşanma davası süresince ihtiyacı olan eşe maddi katkının sağlanmasıdır. Tedbir nafakasının miktarı belirlenirken hakim tarafından eşlerin ekonomik durumları dikkate alınır. Eşin mali gücüyle orantılı bir nafaka miktarı belirlenir. Nafaka yükümlüsü olan eşin gelirinin bulunmaması durumunda tedbir nafakasına hükmedilmemektedir. Ancak nafaka yükümlüsü eşin gelirinin az olması ya da eşlerin gelirlerinin birbirine yakın olması durumunda tedbir nafakasına hükmedilmeyeceğini söylemek doğru olmaz. Bu durumlarda da eşlerim nafaka ödeme yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır. Bu durumda yalnızca nafaka miktarının belirlenmesi hususunda etkili olmaktadır.

Ülkemizde boşanma davası sürecinin ortalama iki yıl civarında sürdüğü ve eşlerin bu sürede ekonomik durumları değişebileceği göz önüne alındığında dava sırasında hükmedilmiş olan tedbir nafakasının miktarı değişen durumlara göre azaltılıp arttırılabilmektedir. Hatta verilmiş olan tedbir nafakası, nafaka alan eşin çalışmaya başlaması sebebiyle tamamen de kaldırılabilmektedir. Hakimin aldığı geçici önlemler kapsamında olan tedbir nafakası boşanma davası devam ettiği sürece geçerli olmaktadır.

Eşlerin Mallarının Yönetimine İlişkin Önlemler

Boşanma davası sürecinde hakimin eşlerin mallarına ilişkin olarak ve mal rejimine ilişkin önlemler alması da mümkündür. Türk Medeni Kanunu’na göre yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Ancak eşler yasal mal rejimini yapacakları bir mal rejimi sözleşmesi ile değiştirebilmekte ya da kanunda belirtilen şartlar halinde hakim tarafından geçici mal ayrılığı rejimine dönüştürülebilmektedir. Ayrıca hakim geçici önlem olarak bir eşin tasarruf yetkisini de sınırlandırabilmektedir. Bu sınırlandırma ailenin ekonomik mal varlığının korunmasına yönelik olarak mal varlığı değerlerinin kısıtlanmasına ilişkindir. Örneğin eşlerin boşanma davası sırasında ayrı yaşadıkları dönemde diğer eşin mal varlığını elinden çıkarmaya yönelik davranışlar sergilemesi durumunda hakim bu eşin tasarruf yetkisini ölçülülük kuralına aykırı olmamak şartıyla sınırlandırabilmektedir.

Çocukların Bakım ve Korunmasına İlişkin Alınan Geçici Önlemler

Boşanma davası sürerken eşler ayrı yaşayacağı için çocukların da düzenleri bu duruma göre değişecek hangi eşle birlikte yaşayacakları, ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı, kişisel ilişki tesisinin nasıl devam edeceği hakim tarafından talebe bağlı olmaksızın re’sen belirlenir.

Dava devam ederken çocuğun hangi eşle birlikte kalacağı kararı velayet kararı değildir. Bilindiği üzere 18 yaşını doldurmamış küçük çocuğun velayeti anne ve babasına aittir. Evlilik birliği devam ettiği sürece velayeti anne ve baba birlikte devam ettirir. Evlilik birliğinin son bulmasıyla küçük çocuğun velayeti de anne ya da babasına verilmektedir. Velayet hakkı kendisine verilmeyen eş bakımından ise hakim tarafından kişisel ilişki tesisi kararı verilir. Boşanma davası süresince küçük çocuğun hangi eşle yaşayacağına dair kararı çocuğun menfaati gözetilerek verilir.

Bununla birlikte evlilik birliği devam ettiği sürece anne ve baba velayet hakkı kapsamında küçük çocuğun mallarının yönetim hakkına sahip ve bu malları yönetmekle yükümlüdürler. Boşanma davası sırasında anne ve baba bu yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde hakim çocuğun mallarının yönetilmesi ve korunması için gerekli önlemleri alabilir. Bu önlemlere örnek olarak hakim malların yönetimi ile ilgili olarak anne ve babaya talimat verebilir, bilgi isteyebilir, malların tehlikeye düşmesi durumunda kayyım atayabilmektedir. Belirtildiği üzere bu önlemler geçici niteliktedir ve boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesiyle son bulur.

Boşanma davası devam ederken tıpkı diğer eşe verilecek olan tedbir nafakası küçük çocuklar için de  gündeme gelir. Hakim çocuğun yanında yaşamayan eşin, çocuğun bakım ve korunması için lehine maddi bir katkının gerekip gerekmediğini inceler. Bu inceleme sonunda da çocuğun ihtiyaçları, boşanma öncesi hayat koşulları ve maddi gücüne göre çocuk için tedbir nafakasının miktarını belirler. Tedbir nafakasının ödenmesi davanın açıldığı tarihten itibaren başlar ve boşanma davası kesinleşene kadar devam eder. Boşanma davası kararı kesinleştikten sonra hükmedilen nafaka iştirak nafakası olarak devam eder.

6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna Göre Alınabilecek Diğer Önlemler

Evlilik birliği ve ailenin korunmasına ilişkin önlemler yalnızca Türk Medeni Kanunu’nda belirtilmemiştir. 6284 Sayılı Kanun ile alınabilecek önlemler yalnızca aile ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin değildir. Kapsama alanı daha geniş tutularak şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi altında olan kadınların, çocukların ve tek taraflı ısrarlı takip mağduriyeti yaşayanların da korunmasını amaçlamaktadır.

Bu nedenle hakim bu kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirleri alma yetkisindedir. Bu tedbirler talep üzerine alınabildiği gibi hakim re’sen de karar verebilir.

Hakim tarafından karar verilebilecek koruyucu tedbirler:

  • Kişinin işyerinin değiştirilmesi,
  • Evli ise müşterek yerleşim yerinden başka ayrı bir yerleşim yeri belirlenmesi,
  • Tapu kütüğüne Aile Konutu Şerhi konulması,
  • Hayati tehlikenin varlığı halinde kişinin kimlik bilgilerinin değiştirilmesidir. Kanunda sayılan bu tedbirler sınırlı sayıda değildir. Hakim olayın özelliklerine göre benzer tedbirlere de karar verebilmektedir.

Hakim tarafından karar verilebilecek önleyici tedbirler;

  • Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
  • Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,
  • Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,
  • Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,
  • Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
  • Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi,
  • Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,
  • Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi,
  • Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,
  • Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması,
  • Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması olarak düzenlenmiştir.

Ancak bu tedbirler de burada sayılanlarla sınırlı değildir. Hakim olayın özelliklerine göre yine benzer tedbirlere hükmedebilmektedir.