Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik) Nedir?

Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası; motorlu bir vasıtanın karayollarında kullanılması sırasında, diğer kişilerin zarara görmesine neden olunması halinde, o aracı işletenin üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli sınır ve şartlar içinde karşılamayı amaçlayan ve kanun gereğince yapılması zorunlu olan sorumluluk sigortası türüne Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası veya Trafik Sigortası denilmektedir. Ülkemizde yapılan trafik sigorta poliçeleri çoğunlukla 1 yıl süreli olup her yıl yenilenmesi gerekmektedir. Trafik Sigortası yenilenmemiş veya hiç yapılmamış aracın emniyet tarafından tespit edilmesi halinde araç trafikten men edilebilir ve araç sahibi trafik cezası ile cezalandırılır.

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yalnızca motorlu araçların sebep olduğu trafik kazalarını teminat altına almaktadır. Buna göre motorsuz araçlar ile bisiklet, elektrikli bisiklet, scooter ve at arabası gibi araçların sebep olduğu trafik kazaları kapsam dışındadır. Kanunun motorlu araçtan kastı ise aracın kendi mekanik aksamıyla çalışması ve motorundan elde ettiği güç sayesinde kendi kendine hareket edebilmesidir.

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Neleri Karşılar?

Zorunlu Trafik Sigortası kaza halinde karşı tarafın zararını karşılamayı temin eder. Ancak burada ödemenin ne kadar yapılacağı kazadaki kusur oranı ve sigorta poliçesinin teminat miktarına göre değişmektedir. Trafik sigortasında kazaya karışan diğer aracın işletenin sigortasına başvurulması gerekmektedir. Kaza sebebiyle kendi aracınızda oluşan zararları kendi sigortanız ile teminat altına almak için kasko sigortası yapmanız gerekmektedir.

Zorunlu trafik sigortasının karşıladığı zararlar:

-Maddi zararlar; araçta kaza nedeniyle oluşan hasar nedeniyle oluşan zarar, Araç Değer Kaybı gibi zararları kapsar.

-Sağlık giderleri; trafik kazası nedeniyle oluşan tedavi giderlerini teminat altına alır.

-Sürekli sakatlık tazminatı; üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, Sigorta Genel Şarları ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır.

-Destekten yoksun kalma tazminatı (Ölüm Halinde); ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere Sigorta Genel Şartları ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde ölen kişinin yaşı, mesleği gibi şartlar esas alınır.

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Nasıl Yapılır?

Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası trafik siciline tescil edilmiş bütün araçlarda zorunludur. Her yıl güncellenen poliçe primleri karşılığı sigorta acentesine ödeme yapılması gerekmektedir. Trafik sigortası yapılmamış araçlar trafikten men edilir ve para cezası uygulanır.

Trafik sigortası varken kazaya karışma durumunda kaza tarihi itibariyle sigorta poliçesinde belirtilen miktarlar tutarınca sigorta şirketi zarardan sorumlu olur. Araç sahibinin kaza nedeniyle karşı tarafa ödediği bir tazminat veya hasar bedeli varsa bu bedel sigorta şirketine rücu edilebilir.

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Kapsamına Giren Teminat Türleri?

Sigorta şirketi, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı,2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür.

Trafik sigortası yalnızca maddi zararları karşılamaktadır. Manevi zararlar trafik sigortasının kapsamında değildir. Maddi tazminat kapsamına şahsi zarar bakımından; ölüm durumunda,” Destekten Yoksun Kalma Tazminatı” yaralanma durumunda” İş Göremezlik Tazminatı”,” Tedavi ve Bakıcı Giderleri” ,araçtaki zarar bakımından ise “aracın uğradığı maddi hasar”, “araç değer kaybı”, “işçilik ve yedek parça” gibi zararlar olup bu zararlar trafik sigortası tarafından teminat altına alınmıştır.

Yaşanan kazanın Trafik Sigortası teminat kapsamına girmesi için motorlu taşıtların yer aldığı bir kaza  meydana gelmeli ve bu kaza mutlaka karayolunda gerçekleşmelidir. İşletilme halinde olmayan ve karayolunda gerçekleşmeyen motorlu araçların sebebiyet verdikleri zararlar teminat kapsamında değildir. İşletilme sözcüğü ile motorlu taşıtın çalışmakta ve hareket halinde olması kastedilmektedir.

Teminat Kapsamı Dışında Kalan Durumlar

Meydana gelen kazada poliçe sahibinin kusuru bulunmamaktaysa zorunlu trafik sigortası karşı tarafın zararını karşılamaz. Kusuru olmayan tarafın maddi zararı karşı aracın zorunlu trafik sigortası tarafından karşılanır. Eğer karşı aracın trafik sigortası yoksa güvence hesabına başvuru yapılır veya araç sahibine doğrudan icra takibi başlatılır.

Zorunlu trafik sigortası poliçe limitleri üzerindeki zararları karşılamaz. Poliçe limitleri dahilinde karşılanan zararın kalan kısmı başka yollarla araç sahibinden veya kusurlu sürücüden tahsil edilmelidir.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere manevi tazminatlar da zorunlu trafik sigortasının konusu değildir.

2918 sayılı KTK 92.maddesinde sigorta teminatı kapsamı dışında tutulan hususlar ayrıntılı şekilde sayılmıştır:

a) İşletenin; KTK uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,

b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,

c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler: Trafik Sigortasının amacı araç işletenini korumaktır. Araç işletenin sorumlu tutulmadığı durumlarda sigorta şirketinin sorumluluğundan bahsedilmez. O halde sigorta şirketleri, araç işleteninin hak sahibine karşı yöneltebileceği her türlü itiraz ve defi hakkına sahiptir.

d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,

e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar: Motorlu araçta taşınan eşyaları sigorta kapsamında değildir. Bu eşyalar işletene veya üçüncü şahıslara ait olabilir. Ancak sigortalı araçtaki yolcuların yanında taşıdığı eşyalar veya bagaja gelen zararlar teminat kapsamındadır.

f) Manevi tazminata ilişkin talepler: Daha önce belirtildiği üzere Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik Sigortası) Sigortası yalnızca maddi zararları teminat altına almaktadır. Bu sebeple manevi zararlardan yalnızca araç işleteni veya işleten ile birlikte sürücü sorumludur.

g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri: ”Bir kimse kendi kusurundan faydalanamaz” ilkesi gereği hak sahibi kendi kusuru ile kazaya sebebiyet vermiş ise veya zararın artmasına neden olmuş ise zararına denk gelen tazminat talepleri teminat kapsamı dışındadır.

h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri

Sigorta Hukukunda Üçüncü Şahıs Kavramı 

Üçüncü kişi olarak ifade olan üçüncü şahıs kavramı, sigortalının kendisi, aile üyeleri yanı birinci derece yakınları ile sigortalıya hizmet veya vekalet sözleşmesiyle bağlı kişiler dışındaki tüm şahısları ifade etmek amacıyla kullanılır.

Sigorta hukuku üçüncü şahıs için en önemli teminat destekten yoksun kalma tazminatıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen bir kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı desteğin ölüm sebebiyle ortadan kalkması neticesinde destek alanların uğradıkları zararı ifade eder. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin destek verdiği kişilerin hayatlarının ölüm nedeniyle kötüleşmemesi için kabul edilmiş bir maddi tazminat türüdür. Bu tazminatın amacı, ölenin yaşarken destek verdiği kişilerin hayatlarını aynen sürdürebilmeleri, sosyal ve ekonomik koşullarına ölümden önceki gibi devam edebilmelerinin sağlanmasıdır.

Sigortalının kaza sonucu vefatı halinde birinci derece yakını olan bu kişilerin destekten yoksun kalma tazminatı talep etmesi için sözleşmenin tarafı olması gerekmez.

Trafik Sigortası Yargıtay Kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/21252 K. 2022/5913 T. 25.3.2022 sayılı kararı

Davacı vekili, müvekkiline ait araca davalının zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın tam kusurlu olarak çarpması sonucu müvekkilinin aracında değer kaybı meydana geldiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL değer kaybının temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur. Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/720-2020/471 sayılı ilamında; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın reddine karar verilmiş; hükmün Adalet Bakanlığı tarafından HMK’nın 363. maddesi gereğince kanun yararına bozulması talep edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan değer kaybı istemine ilişkindir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Yerel mahkemenin karar tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesine göre “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun (…) öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun (…) düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Somut olayda trafik kazası 4.10.2019 tarihinde meydana gelmiştir. Davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın poliçesinin teminat başlangıç ve bitiş tarihleri 9.1.2019-9.1.2020 olup dava 23.12.2019 tarihinde açılmıştır. Mahkemece makine mühendisinden aldırılan bilirkişi raporunda değer kaybı için seçenekli hesaplama yapılmış, hükmün gerekçesinde kaza ve poliçe başlangıç tarihi dikkate alındığında Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları ekine göre değerlendirme yapan seçeneğe itibar edilerek 6.10.2020 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Yerel mahkemenin karar tarihi gözetildiğinde, Anayasa Mahkemesi’nin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle zarar ve zarar kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Zira uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK. nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K. sayılı kararı) Anayasa Mahkemesinin iptal karan sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunludur. (HGK.nun 21.3.2012 gün, 2012/20-12 E,2012/232 K. sayılı kararı) Yargıtay uygulamasına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. Dolayısıyla mahkemece AYM’nin iptal kararı sonrasında verilen 6.10.2020 tarihli kararda bilirkişi raporunda Yargıtay uygulamasına göre hesaplama yapan seçenek yerine, genel şartlara göre hesaplama yapan seçeneğin hükme esas alınması doğru olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesi gereği kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK’nin 363. maddesi uyarınca hükmün, hukuki sonuçlarına etkili olmamak kaydı ile KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozma kararının bir örneğinin Resmi Gazetede yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine, 25/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/14845 K. 2021/2469 T. 7.6.2021 sayılı kararı

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 02.06.2021 Çarşamba günü davacı vekili Avukat … geldi. Davalı taraftan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R Davacı vekili, davalı … şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu aracın 03/06/2016 tarihinde karıştığı tek taraflı trafik kazasında davacının yaralandığını ve malul olduğunu beyanla;bakıcı gideri tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, sakatlık teminatının tamamının ödendiğini, ZMMS Genel Şartları gereğince bakıcı giderinin de sakatlık teminatı kapsamında olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.5 çerçevesinde sakatlık teminatının sürekli sakatlık ile bakıcı giderlerini de karşıladığı, bu durumda davalının poliçe limiti dahilinde olan sürekli sakatlık teminatı kapsamında poliçe teminat limitinin tamamını ödediği gerekçesiyle davacının davasının yerinde bulunmadığından reddine, karar verilmiştir. Hükme karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmiş,Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle sürekli bakıcı gideri zararından oluşan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, sürekli bakıcı giderinin tedavi gideri teminatından karşılanması gerektiğini iddia ederek bakiye tazminat isteminde bulunmuş; davalı sigortacı ise, bakıcı giderine ilişkin zararın da sakatlık teminatı kapsamında kaldığını ve anılan teminata ilişkin limitin tüketildiğini savunmuştur. Bu itibarla; taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının sürekli bakıcı gideri zararının, davalı tarafından düzenlenen ZMSS poliçesindeki “sakatlık teminatı” kapsamında mı yoksa “tedavi gideri teminatı” kapsamında mı olduğu ve davalının davadan önce ödediği 310.000,00 TL. ile sorumluluğunun son bulup bulmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları gereği, bakıcı giderinin sakatlık teminatı kapsamında kaldığı ve sakatlık teminatına ilişkin limitin tüketilmiş olduğu gerekçesiyle, davalının sorumluluğunun kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. ZMSS Genel Şartları’nın A.5-c maddesiyle, zarar görenin tedavisinin tamamlanmasından sonra tespit edilen sürekli maluliyetine bağlı sürekli (ömür boyu) bakıcı giderlerinden, sürekli sakatlık teminatı ve bu teminata ilişkin limit dahilinde sigortacının sorumlu olacağı düzenlemesi yapılmıştır. Ancak; 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’na karşı yapılan başvurular üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu iptal kararı gereği; sigorta teminatına giren ve girmeyen zararların belirlenmesi; zarar sigorta teminatına girmekle birlikte, poliçedeki hangi teminata girdiği belirlemesinin, ZMSS Genel Şartları’na göre yapılması mümkün değildir. Anılan belirlemelerin, KTK ve bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde de Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiği açıktır. Bu itibarla; Anayasa’ya aykırı olduğu için bir kısım hükümleri iptal edilen ZMSS Genel Şartları’na ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararı, KTK, BK ve yerleşik Yargıtay uygulamaları dahilinde belirleme yapılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gereği, ZMSS Genel Şartları’nın A.5-c maddesine göre bakıcı giderlerinin sürekli sakatlık teminatı kapsamında kabul edilmesinin mümkün olmadığı; sürekli bakıcı gideri zararının, AYM iptal kararı da dikkate alınarak Dairemizin önceki yerleşik uygulamaları gereği, tedavi giderleri teminatında yer aldığı hususları hep birlikte ele alındığında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmenin doğru olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davaya konu edilen sürekli bakıcı gideri zararının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından karşılanması gerektiği dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA; aynı Kanun’un 373/1 maddesi uyarınca, dosyanın ilk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 3.050,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 07/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2011/351 K. 2011/386 T. 8.6.2011 sayılı kararı

Taraflar arasındaki “İbranamenin İptali ve Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.07.2009 gün ve 2008/13 E., 2009/269 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay  17.Hukuk Dairesinin 29.03.2010 gün ve 2009/8561 E., 2010/2838 K. sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili, müvekkillerinin desteği Y. Z..’ın yolcu olarak bulunduğu, davalıya trafik sigortalı araç ile dava dışı aracın karıştığı trafik kazası sonucu Y… Z… vefat ettiğini, davalının 30.11.2006 tarihinde destekten yoksun kalma tazminatı olarak 23.461.00 TL ödeme yaptığını, diğer aracın trafik sigortası olmaması nedeniyle Garanti Fonu aleyhine açılan davada ise, her iki araç sürücüsü 4/8’er oranında kusurlu bulunarak, kusur indirimi yapıldıktan sonra müvekkilleri lehine toplam 44.504.83 TL destek tazminatı hesaplanarak hükmedildiğini belirterek,  müvekkili R…. için 14.638.85.00 TL, ıslahla arttırılmış olarak Volkan için 4.220.63 TL, Nesibe için 4.372.88 TL eksik ödenen destek tazminatının, 30.11.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, bağımsız aktüer tarafından yapılan hesaplamaya göre, 30.11.2006 tarihinde davacılara 23.461.34 TL ödeme yapılarak ibraname alındığını, kesin ibranın her türlü dava hakkını ortadan kaldırdığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporuna ve kusur durumuna göre, davanın kısmen kabulü ile, davacı Rukiye için 9.683.80 TL, Volkan için 4.220.63 TL, Nesibe  için   4.372.83 TL  olmak   üzere toplam 18.277.31 TL  tazminatın, 30.11.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile bu davacılara verilmesine, davacı Rukiye’nin fazla isteğinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Beden tamlığına karşı işlenen haksız eylemlerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden, mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gerekmektedir. Nitekim, BK.’nun 46/2. maddesinden, cismani zararın hüküm tarihindeki duruma göre hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Yine aynı kanunun 45. maddesi uyarınca asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece, re’sen  gözönünde tutulması zorunludur. O halde mahkemece, artan asgari ücret miktarları gözetilerek, hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret üzerinden destek tazminatı hesaplanması yönünden bilirkişiden  ek rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,  yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının eksik ödenen bölümünün ödenmesi istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar; Özel Dairece  yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, somut olayda kazadan kısa süre sonra davalı tarafından davacılara 23.461,00 TL ödeme yapılmış ve davacılar davalıyı ibra ettikleri yönünde belge vermişlerse de, bu belge, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun sorumluluğa ilişkin anlaşmaları düzenleyen 111.maddesinde yer alan “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmü çerçevesinde değerlendirildiğinde, davalı tarafından davacıya ödenen paranın avans niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Böylece bu ödeme ile borçlunun borcundan kurtulduğu, borcun söndüğü kabul edilemez. Davacıların eksik ödenen tazminatı talebe hakları bulunmaktadır. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tazminatın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret miktarının mı, yoksa ödemenin yapıldığı ve avans niteliğindeki ödemeye ilişkin bulunduğu kabul edilen belgenin düzenlendiği tarihteki asgari ücret miktarının mı esas alınması gerektiği, sonuçta tazminatın hangi miktar üzerinden hesaplanacağı, noktasında toplanmaktadır. Vurgulamakta yarar vardır ki, haksız eylemin beden tamlığına karşı işlenmesi durumunda zararın gerçek kapsam ve miktarı zamanla daha iyi belirlenebileceğinden, zararın tespitinde ve yapılacak hesaplamada en uygun tarihin esas alınması gerekir. Konuya ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Cismani Zarar Halinde Lazımgelen Zarar Ve Ziyan” başlıklı  46.maddesinde aynen; “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir. Eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.” hükmü yer almakta; Aynı Kanunun “Ölüm Takdirinde Zarar Ve Ziyan” başlıklı 45.maddesinde de: “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vukubulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazımgelir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu düzenlemeler göstermektedir ki, mahkemece hüküm tarihindeki duruma göre zarar hesaplanmalı ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret destek hesabında nazara alınmalıdır. Mahkemece yapılan hesaplama ve varılan sonuç ise bu belirlemeye uygun değildir. O halde, mahkemece yapılacak iş; hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücretin tespiti ile destek tazminatının hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır. Bu nedenle, aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 08.06.2011 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2016/373 K. 2019/524 T. 7.5.2019 sayılı kararı

Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 2. İş Mahkemesince davalı … hesabına yönelik açılan davanın reddine, davalı Hayatı Akıncı’ya yönelik açılan dava yönünden ise tedavi giderlerine ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, iş göremezlik ödemesine ilişkin davanın ise kabulüne dair verilen 03.11.2011 tarihli ve 2011/86 E., 2011/502 K. sayılı karar davacı … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.03.2012 tarihli ve 2012/3309 E., 2012/4013 K. sayılı kararı ile; “…Dava; 17.05.2008 tarihli trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıya Kurumca yapılan tedavi giderleri ile ödenen geçici iş göremezlik ödeneklerinin, kaza tarihinde tescili ve zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmayan motosikletin sürücüsü davalı … ile Güvence Hesabından müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 sayılı Kanunun 39.maddesinde “Kasti veya suç sayılır hareketi ile sigortalının hastalanmasına sebep olan kimseye, bu Kanun gereğince hastalık sigortasından yapılan her türlü giderler tazmin ettirilir” hükmü öngörülmüştür. Yasa Koyucu tarafından, trafik kazası nedeniyle sağlık hizmet sunucularınca verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması esasının getirilmesi amacıyla 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için … tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir….” hükmü getirilmiştir. 6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer…..” hükmü öngörülmüştür. Zorunlu mali sorumluluk sigortası; motorlu bir aracın karayollarında işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sigorta türüdür. Zorunlu mali sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortacının ödeyeceği tazminat 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91.maddesinin yollamasıyla anılan Kanunun 85.maddesine göre belirlenmektedir. Buna göre; sigorta ettiren işleten tarafından motorlu aracın işletilmesi sonucu meydana gelen kişinin yaralanması veya ölmesinden kaynaklanan bedeni zararlara dayalı maddi tazminat ile tedavi giderleri ve maddi hasarlar sigortacının poliçe limitleri dahilinde tazmin zorunda olduğu zararlar olup, motorlu aracın sigorta poliçesinin bulunmaması halinde bu zorunluluk Güvence Hesabına aittir. 2918 sayılı Kanun’un 91/1 maddesi ile ölüm, yaralanma ve maddi hasarlar için 85/1. Maddeye yollamada bulunulmuş, tedavi giderleri hakkında 98. Madde de açıklama yapılmıştır. Anılan madde de açıkca belirtildiği üzere, kişiye ilişkin zarar halinde ilk yardım, muayene ve kontrol veya yaralanma nedeniyle ayakta, klinikte, hastane ve benzeri sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilen tedavi giderleri ile tedaviyle ilgili diğer giderler sigorta teminatı kapsamında olup, buna göre çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalması sonucu oluşacak zararlar da sigorta teminatı içindedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının dışında kalan hususların düzenlendiği 92. maddesinde; geçici iş göremezlik ödeneği sigorta kapsamı dışına çıkarılmamış olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2010 gün ve 2010/10-500-490 sayılı Kararında da açıkca belirtildiği üzere, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemelerinin de sorumluluk kapsamı içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Karayolları Trafik Kanuna göre zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorunlu bulunmakla beraber, bu tür sigorta sözleşmesi de diğer sözleşmeler gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması ile sigorta sözleşmesi poliçeye bağlanmak suretiyle kurulur. Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanmasını nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Ne var ki; anılan Yasanın 59 ve Geçici 1. Maddelerinde, aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülüklerinin sona ereceği belirtilmiş olup, yasanın açık hükmü karşısında, sorumluluğun ancak yapılacak aktarım sonrasında ortadan kalktığının kabulü gerekir. Nitekim bu husus 27.8.2011 tarihli 28038 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte de vurgulanmıştır. Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleteni ve şoförlerinin yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım yönünden sorumluğun devam edeceği de kabul edilmelidir. Karayolları Trafik Kanunundaki mali mesuliyet sigortası yaptırmaya ilişkin zorunluluğa rağmen sigorta yapılmaması halinde; işletenin hukuki sorumluluğunu üzerine alan Güvence Hesabının yukarıda belirtildiği şekilde aktarım olması halinde sorumluluğu ortadan kalkacaktır. Ancak bu haktan zorunlu mali mesuliyet sigortasının yaptırmayan araç işleteni ve şoförünün yararlanamayacaktır. Öte yandan; söz konusu düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, trafik kazası sonucu hastalık sigortası kapsamında Kurumca sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemeleri, yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır. Bu nedenle, Kurumca sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemeleri, işletenden, şoföründen ve zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitleri içerisinde kalmak koşuluyla sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından 506 sayılı Yasanın 39. maddesi kapsamında tahsili mümkün bulunmaktadır. Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular uyarınca, davalı … yönünden; motorlu aracın işletilmesi sonucu meydana gelen kazada yaralanan sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödeneğinden poliçe limitleri dahilinde tazmin ile sorumlu olduğu, tedavi giderlerinden ise, 6111 sayılı Yasanın 59 ve Geçici 1. maddelerinde belirtilen tutarların … tarafından aktarılıp aktarılmadığı araştırılarak, aktarım yapılması halinde sorumluluğun ortadan kalkacağı, aktarım yapılmaması halinde ise sorumluluğun devam edeceği gözetilmeyerek, hakkındaki davanın reddine karar verilmesi; davalı … yönünden ise; Karayolları Trafik Kanunundaki mali mesuliyet sigortası yaptırmaya ilişkin zorunluluğa rağmen sigorta yapılmaması nedeniyle … tarafından yasada öngörüldüğü şekilde aktarım olması halinde dahi sorumluluğun ortadan kalkmayacağı gözetilmeksizin, yine tedavi giderleri bakımından da 6111 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi gerekçe gösterilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı … vekili; Kurum sigortalılarından Yasin Baldan’ın 17.05.2008 tarihinde davalı …’nın kullandığı motosiklette yolcu olarak bulunduğu sırada …’nın kırmızı ışık ihlali yaparak Ahmet Ali Işık idaresindeki 42 BR 109 plakalı araca çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralandığını, meydana gelen kaza nedeniyle Yasin Baldan’ın tedavisi ile ilgili olarak Kurumun 13.477,85TL zarara katlandığını ileri sürerek fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 13.477,85TL’nin sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı sigorta şirketinden poliçelerinde limit dahilinde) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili; tescilsiz bir aracın zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigortası yaptırma zorunluluğu olmadığı için müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, davacı Kurum sigortalısının yolcu olarak bulunduğu tescilsiz aracın motosiklet mi yoksa motorlu bisiklet mi olduğunun sayın mahkemece tespiti edilmesi gerektiğini, 506 sayılı SSK’nın rücu olanağı veren 26. ve 39. maddelerinin Kurum zararının, kasti ve suç sayılan hareketi ile zarara sebebiyet verenlerden alınmasını öngörmekte olup, Güvence Hesabının ne kuruluş amacı ve ne de hukuki yapısı itibariyle 26. ve 39. maddelerinde sayılan kişilerin hukuki tanımına girmediğini, aynı nedenle davacı Kurumun zorunlu mali sorumluluk (trafik) poliçesini tanzim eden sigorta şirketine rücu hakkının da bulunmadığını, güvence hesabının sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, diğer taraftan sarf ve ödeme tarihi itibarıyla faiz talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi sunmamış; mahkemede alınan beyanında ise iş göremezlik ödemesine ilişkin olarak yapılan Kurum masrafını ödemeyi ve bu konudaki davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece; trafik bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan davalı …’nın kazada tam kusurlu olduğuna ilişkin rapor, dosyaya sunulan iş göremezlik ödeneğine ilişkin belgeler ve davalının kabul beyanı dikkate alınarak, davalı … hesabının zorunlu trafik sigortası olmayan aracın kullanımından kaynaklanan zarardan sorumlu olmayacağı ve aleyhinde açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi gereğince Kanun’un yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağı hükmü dikkate alındığında sağlık hizmet bedelleri açısından karar verilmesine yer olmadığı, davalı … tarafından iş göremezlik ödeneğine ilişkin talepler kabul edildiğinden bu miktarların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Davacı … vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece; 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin genel bir düzenleme olup Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin miktarı ile ilintili olmadığı, Kanun ile tedavi giderlerinin miktardan bağımsız olarak Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükmünün getirildiği, bozma kararına konu yapılan zorunlu sigortalardaki primlerden yapılacak kesinti ve bu konudaki aktarımın kanun koyucu tarafından 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi ile getirilen ve Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazalarına hasredilen sorumluluk ile ilgisi bulunmadığı, bu itibarla meydana gelen kazanın 6111 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce olması dikkate alınarak ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi gereğince bu türdeki trafik kazalarında sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilerek ve önceki gerekçeler de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmün davacı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca; Özel Dairenin üç ayrı bozma nedenine karşın mahkemece üç bozma sebebinden sadece biri hakkında gerekçe yazıldığı ancak her üç bozma sebebine karşı direnme kararı verilerek her üç bozma sebebine de direnilmesi şeklinde hüküm fıkrası oluşturulduğu, diğer bir ifade ile tüm bozma sebepleri yönünden hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir özel açıklamaya yer verilmediği; hangi gerekçeyle direnildiğinin ortaya konulmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Mahkemece; Hukuk Genel Kurulu bozma kararı öncesi verilen direnme kararında belirtilen gerekçelere ek olarak …’nın kullandığı motosikletin tescilsiz olması nedeniyle zorunlu trafik sigortası yaptırmasının mümkün olmaması, bu kapsamda tescilsiz aracın karıştığı kazada meydana gelen zarardan Güvence Hesabının sorumluluğundan bahsedilemeyeceği belirtilerek direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; I-Davalı … Hesabının tescil edilmemiş motorlu aracın işletilmesi sonucu meydana gelen kazada yaralanan sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödeneğinden poliçe limitleri dâhilinde tazmin ile sorumluluğu bulunup bulunmadığı, II-6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihinden önce meydana gelen trafik kazası nedeni ile sigortalıya yapılan tedavi giderlerinden dolayı Güvence Hesabının, Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı sorumluluktan kurtulabilmesi için 6111 sayılı Kanun’un 59. ve Geçici 1. maddelerinde belirtilen tutarları Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarmasının zorunlu olup olmadığı, III-Mali mesuliyet sigortası yaptırmayan davalı …’nın meydana gelen kazada yaralanan sigortalıya yapılan tedavi giderlerinden sorumlu tutulup tutulamayacağı, noktalarında toplanmaktadır. 1. Uyuşmazlığın bir numaralı bendinde belirtilen davalı … Hesabının tescil edilmemiş motorlu aracın işletilmesi sonucu meydana gelen kazada yaralanan sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödeneğinden poliçe limitleri dahilinde tazmin ile sorumluluğu bulunup bulunmadığı noktası yönünden yapılan incelemede; 506 Sayılı Kanun’un “İşverenin sorumluluğu” başlıklı 26’ncı maddesi: “(Değişik birinci fıkra: 20/6/1987-3395/2 md.) İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22’nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere-Any. Mhk 23.11.2006 tarih 2003/10 esas-2006/106 kararı ile iptal) Kurumca işverene ödettirilir (Ek cümle:29/7/2003-4958/28 md.), İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazası veya meslek hastalığı, 3’üncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3’üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir. (Ek: 24/10/1983-2934/3 md.) Ancak; iş kazası veya meslek hastalıkları sonucu ölümlerde bu Kanun uyarınca hak sahiplerine yapılacak her türlü yardım ve ödemeler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kastı veya kusuru bulunup da aynı iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca rücu edilemez.” düzenlemesini içermektedir. Madde hükmüne göre, iş kazası nedeniyle Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından dolayı Kuruma karşı sorumlu olanlar; işverenler ve üçüncü kişilerdir. Maddenin birinci fıkrası, işverenin hangi hâllerde sorumlu tutulacağına ilişkin hükümler içermekte olup, Kurum ve işveren dışındaki kişileri ifade eden üçüncü kişinin sorumluluğu ise ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere madde kusur esasına dayalı olarak düzenlenmiştir. Kurumun, ödettirme hakkının doğumu, bir başka anlatımla, zarardan sorumlu tutulma, maddenin öngördüğü koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Anılan koşullar, Kurumun ödettirme hakkını kendilerine yöneltebileceği kişilere göre değişiktir. Bununla birlikte koşulların bir kesimi, zarardan sorumlu olanların tümü için ortaklaşadır (Çenberci M.; Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Olgaç Matbaası, 1977, s.302, 303). Öncelikle belirtilmelidir ki 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19. maddesine göre araç sahipleri araçlarını yetkili kuruluşa tescil ettirmek ve tescil belgesi almak zorundadırlar. Yine Kanun’un 20. maddesinin (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde tescili zorunlu ve ilk tescili yapılacak olan araçların satın alma veya gümrükten çekme tarihinden itibaren üç ay içinde tescili için; bunların hurda durumuna gelmesi hâlinde ise bir ay içinde tescilin silinmesi için ilgili trafik tescil kuruluşuna veya Emniyet Genel Müdürlüğünün belirleyeceği kamu kurum veya kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine başvurmak zorunda oldukları belirtilmiştir. Araçların tescil edilmemesi hâlinde uygulanacak yaptırım ise Karayolları Trafik Kanunu’nun 20. maddesinin (e) bendinde belirtilmiştir. İlgili bende göre 20. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendine uymayanlar hakkında idari para cezası uygulanacak ve tescil yapılmadan trafiğe çıkarılan araçlar, tescil yapılıncaya kadar trafikten men edilecektir. Bununla birlikte 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 91. maddesine göre, işletenler motorlu taşıtların kullanılmasından doğan, üçüncü kişilere verdikleri zararları karşılamak üzere zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorundadırlar. Sigorta şirketi, araç sahibinin, gerek müstahdeminin kusurundan ve gerekse bizzat kendi kusurundan doğacak mali mesuliyetini temin etmektedir. Bu yönden sigorta şirketleri işletenin ya da şoförlerinin, kusurları ile neden oldukları olaydan dolayı doğan mali sorumluluklarının belirli limit dâhilinde kefili durumundadır. Karayolları Trafik Kanuna göre zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorunlu bulunmakla beraber, bu tür sigorta sözleşmesi de diğer sözleşmeler gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması ile sigorta sözleşmesi poliçeye bağlanmak suretiyle kurulur. Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 91. maddesinin beşinci fıkrasına göre ise geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar trafikten men edilecektir. Diğer taraftan … 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre 5684 sayılı Kanun’un 13. maddesi, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10.07.2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21.12.1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak yasa ile belirlenen koşulların oluşması hâlinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde … oluşturulmuştur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesinin son fıkrasında ayrıca Hesabın kuruluşuna, işleyişine, fon varlıklarının nemalandırılmasına, Hesaptan yapılacak ödemelere, gerek ilgililere gerekse Türkiye Motorlu Taşıt Bürosuna yapılacak rücûlara, oluşturulacak bilgi merkezine ve Komisyona yapılacak katkı payı ve diğer harcamalara ilişkin esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Bu amaçla 26.07.2007 tarihli 26594 sayılı … Yönetmeliği çıkartılmıştır. Zorunlu sorumluluk sigortalarının kapsamındaki olaylarda zarar gören üçüncü kişilerin hangi durumlarda …’na başvurabilecekleri ve Hesab’ın hangi zararlardan sorumlu olacağı 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2. maddesi ile … Yönetmeliği’nin 9. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2. maddesinde; Hesaba; a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, ç) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için, d) Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için, başvurulabilir. Bakanlar Kurulu, gerekli görülen hallerde, eşyaya gelecek zararların kısmen veya tamamen Hesaptan karşılanmasına karar vermeye yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yine … Yönetmeliği’nin 9/1. maddesinde; “(1) Hesaba zorunlu sigortalara ilişkin olarak; a) Sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları için, ç) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için, d) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada,13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için başvurulabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b ve … Yönetmeliği’nin 9/1. maddelerinde …’nın sadece sorumlu olduğu zarar ve masraflar saptanmış olup, …’nın sorumlu olmayacağı zarar ve giderler konusunda ayrıca hüküm bulunmamaktadır. Yukarıda değinilen Kanun ve Yönetmelik ile …’na başvurulması mümkün olan bedensel ve açıkça hükme bağlanmak koşuluyla Hesabın sorumluluk kapsamındaki maddi zararlar dışında kalan zararlar bakımından Hesab’a başvurulması mümkün olmayacaktır. Diğer bir deyişle, …’nın sorumluluğu bu maddeler de sayılan durumlar ile sınırlı bir biçimde düzenlenmiş bulunmaktadır (Ulaş, I.; Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, 8. Bası, Ankara 2012, s.1132). Görüldüğü üzere gerek Sigortacılık Kanunu’nun 14/2. gerekse Yönetmeliğin 9. maddesinin (b) bendinde KZMSS yaptırmaksızın sigorta ettirenin eylemi sonucu kişiye verdiği bedensel zararlar ve bunlara ilişkin tedavi giderlerinin Hesabın sorumluluk kapsamı içinde bulunduğu hükme bağlanmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/5. maddesi hükmü uyarınca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (KZMSS) bulunmayan araçlar trafikten men edilirler. Böyle bir durumda olan aracın trafikten men edilmesi müeyyidesinin devlet tarafından uygulanmaması sonucu oluşan trafik kazalarından doğan sorumluluğun Hesap sorumluluğu altında alınması gerekmiştir (Ulaş, s.1126). Eldeki davada, 17.05.2008 günü saat 09.30 sıralarında, davalı …’nın sevk ve idaresindeki tescilsiz motosiklet ışıklı kavşağa geldiğinde kendisine kırmızı ışık yanmasına rağmen durmayarak Ahmet Ali Işık’ın kullandığı 42 BR 109 plakalı otomobil ile çarpışması sonucu kaza meydana gelmiş, …’nın kullandığı motosiklette yolcu olarak bulunan sigortalı Yasin Baldan yaralanmıştır. Meydana gelen kaza nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalı Yasin Baldan’a 15.07.2008 tarihinde 864,44TL, 28.11.2008 tarihinde 536,55TL ve 20.01.2009 tarihinde 894TL geçici iş göremezlik ödemesi, 17.05.2008-19.11.2008 arası toplam 11.172,50TL tedavi gideri yapılmıştır. Yukarıdaki bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu husus değerlendirildiğinde; …’nın kullandığı motosikletin tescilsiz olduğu, aynı zamanda kazanın meydana geldiği 17.05.2008 tarihinde geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmadığı sabittir. Sigortacılık Kanunu’nun da ve … Yönetmeliği’nde sorumlu olunan zarar ve masraflar saptanmış olup, tescilsiz araçlar yönünden …’nın sorumlu olmayacağına yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda …’nın kullandığı motosikletin gerek Sigortacılık Kanunu’nun 14/2., gerekse … Yönetmeliği’nin 9. maddesinin (b) bendin uyarınca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın bulunmaması, …’nın geçici iş göremezlik ödeneğinden sorumluluğu için yeterli olup aracın tescilsiz olması …’nın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Hâl böyle olunca yukarıda açıklanan sebeplerle, I. numaralı uyuşmazlık yönünden Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Uyuşmazlığın II numaralı bendinde belirtilen 6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihinden önce meydana gelen trafik kazası nedeni ile sigortalıya yapılan tedavi giderlerinden dolayı Güvence Hesabının, Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı sorumluluktan kurtulabilmesi için 6111 sayılı Kanun’un 59. ve Geçici 1. maddelerinde belirtilen tutarları Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarmasının zorunlu olup olmadığı noktası yönünden yapılan incelemede; Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, zorunlu mali sorumluluk sigortasına (ZMSS) ilişkin mevzuatın değerlendirilmesi gerekmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kavramı, 18.10.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yer almakta olup; anılan Kanunun 91. ila 111. ve 93. madde hükümleri uyarınca, Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan “Karayolları Trafik Kanunu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında” konu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması hâlinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu, belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüne zorunlu mali sorumluluk sigortası adı verilmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortasında, rizikonun gerçekleşmesi hâlinde sigortacının ödeyeceği tazminat, 2918 sayılı Kanun’un 91. maddesinin yollamasıyla aynı Kanun’un 85. maddesine göre belirlenir. Sigortacı; sigorta ettiren işleten tarafından, motorlu aracın işletilmesi sırasında ortaya çıkan maddi zararlar ile kişinin yaralanması veya ölmesi gibi bedeni zararlardan sorumludur. Kişinin bedenine gelen zararlarda tedavi giderlerinin ödenmesine ilişkin koşullar 98. maddede, diğer tazminat ve giderlerin ödenmesi esasları ise 99. maddede açıklanmıştır. Trafik kazası nedeniyle sağlık hizmet sunucularınca verilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması esasının getirilmesi amacıyla, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş ve anılan değişiklik ile; “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda, sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14’üncü maddesinde düzenlenen durumlar için … tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir. Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve … tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır…” düzenlemesi getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun’un, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren altı ay içinde Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin tahsili için kurduğu sistem mevcut haliyle Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilir. Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün tasfiyesine ilişkin iş ve işlemler aynı tarih itibarıyla Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilir….” düzenlemesi öngörülmüştür. (Mülga) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 39. maddesinde, kasti veya suç sayılır hareketi ile sigortalının, eşinin veya çocuğunun hastalanmasına sebep olan kimseye, bu Kanun gereğince hastalık sigortasından yapılan her türlü giderlerin tazmin ettirileceği; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 76. maddesi ile de Genel Sağlık Sigortalısına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere kastı veya suç sayılır bir hareketi veya ilgili kanunlarla verilmiş bir görevi yapmaması ya da ihmali nedeniyle, Kurumun sağlık hizmeti sağlamasına veya bu kişilerin tedavi süresinin uzamasına sebep olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen üçüncü kişilere, Kurumun yaptığı sağlık hizmeti giderlerinin tazmin ettirileceği belirtilmiş, ayrıca aynı Kanun’un 89. maddesinde süresinde ödenmeyen kurum alacaklarının tahsili düzenlenmiştir. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak, 27 Ağustos 2011 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan, Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 5. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmelik uyarınca tespit edilen Kurum alacağının süresinde ödenmemesi hâlinde, 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 89. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı, Kanunun yayımı tarihinden önceki trafik kazaları ile ilgili Geçici 1. maddesinde ise Kanun’un yayımı tarihinden önce meydana gelen trafik kazalarından kaynaklanan ve anılan tarih itibariyle ödenmemiş tüm tedavi gideri bedellerinin, Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında Kurumca ödeneceği, bu tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle ilgili sigorta şirketlerinden ve Güvence Hesabından tahsil edilen tutarlar bakımından ilgili sigorta şirketlerine ve Güvence Hesabına herhangi bir iade yapılmayacağı, bu tutarlar Kuruma bu Yönetmelik uyarınca aktarılan tutarlardan mahsup edilemeyeceği, Kanunun yayımı tarihinden yönetmeliğin yayımı tarihine kadarki döneme ilişkin aktarımları düzenleyen Geçici 2. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili sigorta şirketleri Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları bakımından, Kanun’un yayımlandığı tarihten bu Yönetmeliğin yayımı tarihine kadarki dönemde düzenlenen Zorunlu Taşımacılık Sigortası ve Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçelerinden tahakkuk eden sigorta primlerinin bu Yönetmelik ekinde yer alan hesaplama yöntemine göre belirlenen kısmını, Müsteşarlıkça belirlenen vadelerde Kuruma aktaracakları kabul edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde yapılan değişiklik ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi birlikte gözetildiğinde; Kanun’un yürürlük tarihinden önce meydana gelen trafik kazalarında, 2918 sayılı Kanun’un 98. maddenin 2. fıkrası düzenlemesinden, primlerin aktarılmamış olması hâlinde, sigorta şirketleri ve …’nın sorumluluğunun devam edeceği anlamının çıkarılabileceği görülmekte ise de, bu hükmün aynı maddenin 3. fıkrası ile birlikte değerlendirildiğinde; maddenin, sigorta şirketleri ve …’na eski hükümlere göre, rücu hakkı verdiği şeklinde değil, süresinde aktarılmayan primleri tahsil için takip yapabilme yetkisini verdiği, dolayısıyla, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının, yapacağı aktarım ile prim aktarma borçlarının sona ereceği şeklinde anlaşılması gerekir. Buna karşılık aktarımın yapılmaması hâlinde Kurumun sigorta şirketine, Güvence Hesabına, işletene ve şoföre rücu hakkının devam edeceği şeklindeki düşünce, Kanun’un amacına uygun düşmeyecektir. Özellikle Kanunda aktarım için üç yıllık bir sürenin öngörülmüş olması nedeniyle, aktarımın yapıldığı tarihe kadar sorumluluğun devam edeceğinin kabulü, 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinde düzenlenen geçmiş dönemlerin prim ve katkı paylarının aktarımı hükmü fiilen uygulanamaz hâle gelecektir. Bunun sonucunda da Kurum, geçmiş dönem için hem primleri ve katkı paylarını tahsil ederken, aynı zamanda zararını rücuen tahsil edebileceği için sebepsiz zenginleşebilecektir. Sonuç olarak; Kurumun, süresinde aktarılmayan prim ve katkı payları için sigorta şirketlerine karşı 5510 sayılı Kanun’un 89. maddesine göre takip yaparak tahsil yetkisi bulunduğu gözetildiğinde, trafik kazası nedeniyle sigortalıya yapılan tedavi giderleri için 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlük tarihi olan 25.02.2011 tarihinden itibaren, sigorta şirketlerine ve Güvence Hesabına, karşı Kurumun rücu hakkının sona erdiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle 6111 sayılı Kanun’un 59. ve Geçici 1. maddelerinde belirtilen tutarların sigorta şirketleri tarafından aktarılıp aktarılmadığının araştırılması gerektiğine işaret eden Özel Daire bozma kararına karşı direnilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın II numaralı bendi yönünden yerel mahkemenin vermiş olduğu direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekir. Uyuşmazlığın III numaralı bendinde belirtilen mali mesuliyet sigortası yaptırmayan davalı …’nın meydana gelen kazada yaralanan sigortalıya yapılan tedavi giderlerinden sorumlu tutulup tutulamayacağı noktası yönünden yapılan değerlendirmede; Hemen belirtilmelidir ki Güvence hesabının rücu hakkı … Yönetmeliği’nin 16. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde de; “(1) Hesaptan yapılan ödemeler nedeniyle; a) Zorunlu sigorta yaptırmayan veya geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu sigortaları yaptırmayan kişilere, b) Sorumlunun sonradan belli olması halinde bu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, c) Zarardan sorumlu kişilere veya yükümlü sigorta şirketine, ç) 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendine göre yapılan ödemeler çerçevesinde yükümlü sigorta şirketine, d) 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan ödemeler nedeniyle Büroya, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rücû edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. … Yönetmeliği’nin 16. maddesi uyarınca …’nın sorumluluğunda bulunan sağlık harcamaları Kurumca karşılanacak ancak KZMSS sözleşmesi olmayan zarar sahiplerine rücu edecektir. Yani ilgililer, zararın … sorumluluğunda kaldığı savunmasını ileri süremeyeceklerdir (Özdemir, H.;Trafik Kazaları Nedeniyle Oluşan Sağlık Hizmet Bedellerinden Sosyal Güvenlik Kurumunun Sorumluluğunun Kapsamı, Sicil İş Hukuku Dergisi, 2013, Sayı: 30, s.142). Bu durumda Trafik kazaları nedeniyle Kurumun sağlık gideri harcamasına neden olan işveren ve üçüncü kişilerin kusurları varsa ve KZMSS sözleşmeleri yoksa 6111 sayılı Kanun’un 59. ve Geçici 1. maddelerinin kapsamında olmayıp kusur oranlarına göre Kurumun yaptığı sağlık giderlerinden sorumludurlar. Hâl böyle olunca yukarıda açıklanan sebeplerle, III. numaralı uyuşmazlık yönünden Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: 1- Uyuşmazlığın I. beninde belirtilen hususlar yönünden davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA oy birliği ile, 2- Uyuşmazlığın II. beninde belirtilen hususlar yönünden davacı … vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA oy birliği ile, 3- Uyuşmazlığın III. beninde belirtilen hususlar yönünden davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.05.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Bursa Avukat İle İletişime geçmek için hemen linke tıklayınız!